
Değerli Bağışçımız Selva KURDOĞLU, yetmiş beş yaşında, Merkez/Kastamonu doğumlu, Antalya’da yaşıyor. “Tüm Mehmetçiklerimize, Şehitlerimize, Gazilerimize minnettarım, onlar başımızın tacıdır, hepsinden Allah razı olsun. Ne yaparsak yapalım, onlara olan borcumuzu ödeyemeyiz biliyoruz tabii ancak kalbimiz, gönlümüz, dualarımız hep onlarla.” diyerek Mehmetçik’e olan gönül bağını dile getiren Selva Hanım’la, TSKMEV İzmir Temsilciliği İdari İşler Uzmanımız Kaan ÖZER, keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz bir söyleşi gerçekleştirdi.
Selva Hanım, okuyucularımız için kendinizden bahseder misiniz?
İsmim Selva KURDOĞLU, 1949 yılı, Merkez/Kastamonu doğumluyum. İlkokulu ve ortaokulu burada bitirdim, liseyi ise kız meslek lisesinde okudum ve Ankara’da tamamladım. Annem ev hanımıydı, babam ise meslek hayatına tüccarlık yaparak başladı, un toptancılığı yaptı ve sonra siyasete atıldı. 1962 yılında siyaseti bırakarak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunda memuriyet hayatına devam etti. Elli dört yaşında vefat etti. Tek çocuk olduğum için annemle yaşantımıza devam ettik. Ben ise 1967 yılında TRT’de Genel Müdür Asistanı olarak göreve başladım. Yaklaşık otuz iki yıl TRT’de çalıştım. TRT’nin Ankara’nın içinde konuşlandığı bütün Genel Müdürlük binalarında görev yaptım. Ankara Oteli yanı, Sıhhiye’deki yeri, Kızılay Meydanı’nda Büyükhanlıların Karamürsel binasında, Tunalı Hilmi’de, en son da 1990’da, Oran’da, şu anki yerinde görev yaptım. Oradan da 1999 yılında emekli oldum. Aslında maaşım da iyiydi. Elli yaşındaydım, biraz daha çalışabilirdim ama annem evde çok yalnızlık çekmeye başlayınca, kıyamadım emekli oldum. Annemin rahatsızlık süreci boyunca ona hep destek oldum. Emekli olunca el işlerinden başka bir hobim olmadı, hep tanıdıklarıma kazak, hırka ördüm. Annemin vefatına kadar olan süreçte zor, meşakkatli zamanlar yaşadım, kendimi bir nevi feda ettim ve anneme adadım. Annem altı yıl önce de vefat etti. Şu an Antalya’da emeklilik hayatımı yaşıyorum. Şimdiki aklım olsa sonuna kadar çalışırdım.

Değerli Bağışçımız Selva KURDOĞLU ve TSKMEV İzmir Temsilciliği İdari İşler Uzmanı Kaan ÖZER
Vakfımızla nasıl tanıştınız, bağışçımız olmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında yakın dönemde ailemizde hiç asker olmadı. Kastamonu’yu da bilirsiniz, kurtuluş savaşında en çok Şehit veren şehirlerimizden biridir. Her ne kadar ailemizde asker pek yoksa da, babam hep ‘’Biz Türkler, asker milletiz!’’ derdi. Büyükbabam, yani babamın babası, Rusya’nın o dönemki Kazakistan bölgesinde askerken esir düşmüş, on bir yıl esir kalmış. Babaanneme üç defa öldü haberi gelmiş. Babaannem de, ‘’Eşim ölseydi ben hissederdim, o ölmedi.’’ dermiş. On bir yıl boyunca köyün bir kıyısında hizmetkârı ve köpeğiyle dedem olmadan yaşamış. Sonra Rusya’da esirler serbest bırakılmış, dedem bir hanımla tanışmış ve bu hanımın dedeme çok yardımı dokunmuş. Daha sonra dedem Kazakistan’dan ayrılmış. Karadeniz kıyılarına ulaşınca oradan gemiyle İnebolu’ya, oradan da saç sakal birbirine karışmış virane bir şekilde yürüyerek köye kadar gelmiş. Köylüleri görmeye başlayınca, ‘’Ya burada bir Mehmet Ali Ağa vardı, o ne oldu?’’ diye sormuş, onlar da, ‘’Savaşa gitti, orada Şehit oldu.’’ demişler. ‘’Peki, karısı vardı, o ne oldu?’’ diye sorunca, köylüler de, ‘’Hanımı da bir inatçı, bir inatçı, bir daha evlenmedi artık.’’ demişler. Dedem böyle insanların ağzından laflar alarak, doğrulaya doğrulaya evinin önüne kadar gelmiş. Kafasına koymuş, eğer hanım evlendiyse rahatsız etmeyeyim, Kazakistan’a dönerim, orada yaşarım diye düşünmüş. Çünkü orada da çocukları olmuş. Sonra dedem evine gelmiş, kapının tokmağını çalmış, köpeği içeriden havlıyormuş, dedem dışarıdan köpeğe adıyla seslenince babaannem hemen sesinden tanımış ve kapıyı açınca öylece sarılmışlar. Ama maalesef Kazakistan’da kalan çocukları ve hanımıyla irtibatı kopmuş, bir daha da görüşmemişler. İşte bu buluşmadan iki yıl sonra babam dünyaya gelmiş. Yani askere olan zaafımız dedemin hikâyesiyle birlikte daha da büyük oldu. Ailem, öğretmenlerim bizi ATATÜRK ve vatan, millet sevgisiyle yetiştirdiler. Vatanımıza her zaman canımız feda. Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfını kurulduğu günden, bu zamana biliyor ve tüm faaliyetlerini takip ediyorum. Şehit aileleri ve Gazi Mehmetçiklerimiz hakkında çıkan haberler beni hep derinden etkilemiştir. Onlar bizim için canını verirken, bizler boş duramayız. Bu sebeple bir şeyler yapmak ve bir nebze de olsa onlara katkı sağlamak istedim. Alın terimle kazandığım, paramla aldığım evimi Mehmetçik Vakfına bağışladım.
Bağış yapmayı düşünenlere ve Vakfımızdan yardım alanlara bir mesaj iletmek ister misini?
Vatanını, bayrağını ve ATATÜRK’ü seven herkesi Mehmetçik Vakfına bağış yapmaya, Şehit ailelerimize, Gazilerimize sahip çıkmaya, destek olmaya davet ediyorum. Vatan toprağımız, Mehmetçiklerimiz sayesinde güvende… Onlar sayesinde özgür ve huzur içinde yaşıyoruz. Vakfımızı güçlü ve ayakta tutmak boynumuzun borcudur. Tüm Mehmetçiklerimize, Şehitlerimize, Gazilerimize minnettarım, onlar başımızın tacıdır, hepsinden Allah razı olsun. Ne yaparsak yapalım, onlara olan borcumuzu ödeyemeyiz biliyoruz tabii ancak kalbimiz, gönlümüz, dualarımız hep onlarla. Sizlere de bu vesile ile teşekkür etmek istiyorum. Bağışlarımızı gönül rahatlığıyla Mehmetçik Vakfı aracılığı ile Şehit ve Gazi ailelerimize iletiyoruz. Sağ olun, var olun… Tüm okuyucularımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Önceki Sonraki





